Vefakar İnsan Modeli Olarak PEYGAMBERİMİZ


Bu yazımızda vefanın bir semt adı olmadığını anlatmaya çalışacağız. Tanım ile başlayalım. Vefa, görülen iyilikleri unutmamak, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha güzeli ile karşılık vermektir. Vefanın zıddı nankörlüktür. Vefasız insan nankör insandır.

İnsan için en büyük vefakarlık  kendisini yaratan ve ona sayısız nimetler veren (Nahl 18) Rabbini unutmaması ve ona karşı kullukta ihmalkar davranmamasıdır. Bu manada Rabbini unutan, Allah yokmuş gibi bir hayat yaşayan insan vefasızlık göstermekte, nankörlük yapmaktadır. Kur'an insanın bu yönüne de dikkat çekmektedir (Adiyat 6) Allah'ı unutmak da vefasızlık eseridir. Allah'ı unutanı Allah da mahşerde unutacaktır. Casiye 34'te şöyle deniliyor: Siz bu günü yaşayacağınızı nasıl unuttuysanız biz de bugün sizi unutuyoruz...

Vefa aynı zamanda sözünde durmak'tır. Bu manada kişinin kulluk/fıtrat sözleşmesine uymaması da vefasızlıktır. Zira Rabbimiz her kulun fıtratına Rabbine inanıp onu tanıma özelliği koymuş (Araf 172), doğan herkes saf fıtrat üzere dünyaya gelmiştir. Ancak yaşarken bozulmalar olmuştur. İşte fıtratı bozulup Rabbine itaatsizlik yapan kişi fıtrat sözleşmesine uymamış  dolayısıyla vefasızlık yapmış demektir. 

Esasen vefa hayatın her alanına şamil bir konudur. Bir kaç misal verelim. Anne babaya iyilik anne-babaya vefadır. Çevreyi korumak, kirletmemek tabiata vefadır. Sağlığı zararlı alışkanlıklardan ya da bedeni haramlardan korumak da bedenimize vefadır. Ezan okununca camiye koşmak camiye- cemaate vefadır. Ahirete göçmüş anne-babamızın ardından onun bıraktığı maldan infakta bulunmak ve ona hayır dualarda bulunmak da yine onlara vefadır.

Yalan konuşmamak, gıybet etmemek, güzel konuşmak ve verilen sözde durmak dilin vefasıdır. Dilin imana vefasıdır. Emanete riayet etmek de vefa çeşididir. Bakınız bir hadiste konu nasıl geçiyor: Emanete sahip çıkmayanın imanı yoktur. Sözünde durmayanın da dini yoktur. (Ahmed b.Hanbel, Müsned)

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Şimdi de rol modelimiz örnek insan (Ahzab21) Hz.Peygamber'in hayatından bazı vefa örneklerine bakalım. Size çok ilginç gelecek vefa örnekleri bulacaksınız.

SÜT ANNE VE SÜT KARDEŞE VEFA: Efendimiz(sav) kendisine bir hafta süt emziren dadısı Ümmü Eymen'e büyük saygı göstermiş ve ona sen benim ikinci annemsin diyerek iltifatta bulunmuştur. Yine süt annesi Halime ve süt kardeşi Şeyma da onun vefakarlığından nasibini alanlardandır. Hevâzin Gazvesi esirleri arasında süt kardeşi Şeyma'yı görünce ona ve diğer yakınlarına kıymetli hediyeler vererek memleketlerine göndermiştir.

EŞİNE VEFA: Altı çocuğunun annesi vefâkar eşi Hz. Hatice'ye olan vefasını anlatmak için şu örnek yeter. Efendimiz(sav) Mekke'nin fethi günü çadırını Hz. Hatice'nin medfun bulunduğu Cennet'ül-Mualla'ya kurdurmuş ve ilk gecesini Hatice'nin kabri başında geçirmiştir. Yine bir gün Efendimiz Hz. Aişe ile birlikte olduğu bir sırada yanına yaşlıca bir kadın geldi. Efendimiz onunla yakından ilgiledi, iltifatlarda bulundu. Bu durumu yanındaki eşi Hz. Aişe de garipsedi ve kim olduğunu sordu. Allah Rasulü şöyle açıkladı: Bu kadın Hatice'nin arkadaşıdır. Bize gelip giderdi. Şüphesiz ahde vefa imandandır. (Hâkim, Müstedrek)

MÜŞRİK BİLE OLSA VEFA: Peygamberimiz(as) Taif dönüşü Mekke'ye girebilmek için bir himayeye muhtaç idi. Mekke'li müşriklerden Mut'im b. Adiy, oğullarıyla birlikte onu himaye etti ve Efendimiz Mekke'ye girebildi. İşte Allah Rasûlü(sav) yapılan bu iyiliği hiç unutmadı ve bir müşrik de olsa  bu iyiliğe karşı vefa gösterdi. Bedir Savaşından sonra Mut'im'in oğluna şayet baban hayatta olsaydı ve benden Bedir esirlerini isteseydi hiç fidye almadan tamamını serbest bırakırdım dedi.(Buhari, Megazi, 12)

MEDİNE'LİLERE VEFA: Medine'liler, Efendimiz'in Mekke'nin fethinden sonra bir daha Medine’ye dönmeyeceğini zannettiler. Üzüldüler. Lakin O, Öyle bir düşünceden Allah'a sığınırım. Benim hayatım sizin hayatınızdır, benim ölümüm sizin ölümünüzdür diyerek Medine'ye döneceğini açıklayarak vefalı bir dost olduğunu gösterdi. (Buhârî, Meğâzî 52).

ANNEYE VEFA: Hudeybiye Umresi için Mekke'ye giderken Ebva'ya da uğrayarak annesinin kabrini ziyaret etti. Duygulandı, yanaklarından yaşlar süzüldü. Bunu gören Müslümanlar da duygulandılar ve ağlamaya başladılar. Bu durumu soranlara, Annemim bana olan şefkat ve merhametini hatırladım, onun için ağladım dedi.

ANNEM ÖLDÜ: Amcası Ebu Talib'in hanımı vefat edince annem öldü diyecek kadar vefa  timsali idi. Zira kendisini bakıp kollayın dedesi Abdülmuttalib ölünce bakımını amcası Ebu Talip  üstlenmişti. Onun evinde ailenin öz ferdi gibi muamele görmüş, yengesi Fatıma ona öz çocuğu gibi bakmıştı. O da Fatıma Hatunu annesi gibi görmüştü. İşte Fatıma hanımın ölmesini “annem öldü” diyerek dile getirmesinin sebebi budur.

NECAŞİ’YE VEFA: Mekke'de Müslümanlara işkence ve zulmün had safhada olduğu sırada Habeşistan'a hicret eden müslümanlara kucak açıp onları himaye eden Necaşi vefat ettiğinde Medine'de gıyabında cenaze namazı kıldırması da ayrı bir vefa örneğidir.

EBU SÜFYAN'A VEFA: Mekke'nin fethi günü Kim Ebu Süfya'nın evine sığınırsa emniyettedir, dokunulmazdır diye duyurmasının arka planında da müthiş bir vefa duygusunun olduğunu biliyor muydunuz. Anlatalım. Efendimizin amcası Ebu Talip de (Nübüvvetin 10.yılı/ Hüzün yılında)vefat ettiğinde müşrikler onun korumasız kaldığını görünce bir gün yolda kıstırıp üzerine yürüdüler. O da bir yolunu bulup kendisini Ebu Süfyan'ın evine attı. Ebu Süfyan da onu saldırıdan korudu. İşte Efendimiz bu iyiliği hiç unutmadı ve Mekke'nin Fethi günü Ebu Süfyan'a vefasını böyle gösterdi.

Son söz. Vefada zirve olan Allah Rasulü(sav)ne biz de ümmeti olarak vefalı olmak durumundayız. Bunun için de her konuda olduğu gibi vefa konusunda da onun örnek hayatını kendi hayatımıza rehber edinmek durumundayız. Ancak bu şekilde ona vefalı bir ümmet olmuş oluruz.


Okunma Sayısı: 467