Tepealan Piri



Bugün Tepealan ile köy arasında karşılıklı çağırmalarla ya da kaval sesiyle iletişim sağlanabilirmi? Şadı'dan yaylaya ne kadar bir zaman zarfında çıkılabilir.
Bunların geçmişte örnekleri varmıdır? Bu sorulara hep birlikte yanıt arayalım. Ancak bunları yaparken samimi olmayan yaklaşımlardan uzak duralım. Bilindiği üzere Tepealan Ocak yanı mevkiinde Piri Velet (Veli), hayvanlarını otlatırken haramiler tarafından basılarak öldürülür, hayvanları gasp edilir. Bu esnada Pir Veli "aman medet yetişin medet, haramiler bizi bastı kara köpek kan kustu" şeklinde kaval çalarak köye haber verdiği anlatılmaktadır. Bu ifadelerin herhangi bir yerde kitabesi ya da yazılı bir metni henüz bulunamamakla birlikte, olay kuşaktan kuşağa atalarımız tarafından anlatıla gelmiştir. Bu gün bu yer ve mekânlar hala mevcuttur. Ancak burada olayın olduğu tarihe dikkat çekmek gerekir. Yüzlerce yılın gelip geçtiği dönemden günümüze kadar bölgede savaşlar olmuş, bazı idarelerin yıkılıp yenisinin kurulduğu hatırlanmalıdır.
Köyde henüz ilk yerleşiğe geçildiği yıllarda, Güni (bugünkü Güni Mezarlığı ve Boruklu burun ile Köse deresi arasında kalan bölge)'ye yukarı ekin yapılırken ya da bir karış kadar büyümüş ekinlerin sıkları kazılırken, yayla tarafından konuya mevzu olan haberin alındığı anlatılmaktadır. Depealan ile Güni bölgesi karşılıklı birbirini görmekle birlikte kuş bakışı yaklaşık 5 km civarındadır. Buralardan, köy ve yayladaki insanlar ve otlatılan hayvanlar açık bir havada görülmektedir.
Burada sanki Piri veled basılıp on dakikada öldürülmüş, 40–50 davarı(Koyun) varmışta yarım saat içinde alınıp götürülürken, Pir Veli yaralı bir şekilde köye haber salmış ve yine bunun üzerine on onbeş dakika gibi kısa bir sürede insanların olay yerine ulaştıkları şeklindeki yaklaşımlar kesinlikle doğru değildir. Pir Velet'in burada otlattığı davar sayısı en az iki ile üçyüz civarındadır ve yanında on civarında çobanı bulunmaktadır. Burada haramiler hayvanları ele geçirme peşindedirler. Baskına ilk karşı koyanlarda çobanlar olmuştur. İşte Veli'nin köye haber vermesi bu esnada olmuştur. Kaval çalmasından ziyade bizzat Kızılcadan sesli olarak, çobanlarıyla birlikte yardım istemişlerdir. Haberi alan halk, başta nişanlısı Sedef olmak üzere Köse deresinde köpeğe yemek (yal) yaparak yaylaya hareket etmişlerdir. Tepealana ulaştıklarında Sedef'in köpeğe hazırladığı yemeğin henüz soğumamış olduğu söylenmektedir. Buda bize insanların köyden yaylaya yaklaşık bir ya da bir buçuk saat civarında ulaşabileceklerini göstermektedir. Çatışmadan sonra bunca davarın çevrilerek götürülmeside uzunca zaman almıştır. Eşkıyalar, Sarıdaş'a doğru davarları götürürken bile hala çatıştıkları ve burada çobanlardan birini daha öldürdükleri anlatılmaktadır. Arkadan yetişen halk, bu canileri Sarıdaş'ı geçer geçmez yakalayarak öldürüp, Yonuzoluğu'nda ormanın arasına gömmüşlerdir. Yine burada yaşanan son çatışmanında kolay geçmediği ifade edilmektedir. 
Burada yaylaya bir saat içinde ulaşılıp ulaşılamayacağı veya çağırmalarla iletişim kurulup kurulamayacağı konularına da açıklık getirelim. Çocukluğum uzun yıllar Tepealan Orta Oba'da geçti. Henüz daha çocukken burada hastalanmışım. Günlerden Pazar'dır. Rahmetli büyük anam (Ekiz kızı Emine Güvendi) köye gidenlere, babam İhsan Güvendi (Küçük Ali)'ye hasta olduğumu söylemelerini ister. Yayladan inenler köy altında ki kahvelerde buluşurlar ve rahatsızlığım babama iletilir. Buradan herkesle çarşıya inen babam yedi adet iğne alarak köylüleriyle geri döner. Köy altında bulunan Şadı Köprüsü'ne yaklaştıklarında akşam olmuştur. Babam buradan yaylaya gidecektir ama yol uzun ilerisi gecedir. Yanında bulunanlardan bazılarına kendisine eşlik etmeleri söyler ama bir netice alamaz. Bunun üzerine tek başına yola döner ve köprünün üzerinde saatine bakar, Oluk ayağı'na çıktığında geçen süre 50 dakikadır. Yine başka bir örnek verecek olursak, Mehmet Yazar (yandım Mehmet) ile Ali Alim (Alionbaşıoğlu) beraber Depealan Eski Oba'da, davar çobancılığı yapmaktadırlar. Bu sırada bir gün, üç beş adet keçileri kaybolur. Tüm aramalara rağmen keçileri bulamazlar ve korkarak eve gelmeyip saklanırlar. Akşam olunca obadakiler, birkaç keçi ile çocukların gelmediğini fark edip aramaya koyulduysalar da bir netice elde edemezler.  Ardından çocukların köye kaçmış olabilecekleri düşünülerek toplanıp Tepealan'ın köye bakan tarafından, Purbaşına gelerek köye seslenirler. Bu sırada saatler ilerlemiş gece olmuştur. Hava açık olup ay çoktan doğmuştur. O tarihte henüz sekiz on yaşlarında olup, bende herkesle beraber oradaydım. Tasıldaroğlu Fikri'nin hanımı Hanımca Güvendi teyzem, köye çağırarak çocuklarla birkaç keçinin kaybolduğunu, köye inip inmediklerini ifade etmeye çalıştı ve köyden buraya kimsenin gelmediği cevabını alarak tekrar obaya döndük. Daha sonra kayıpların nasıl bulunduğunu hatırlamıyorum. Bu olayda adı geçen kayıp kişiler bugün hayatta olup, kendilerinden daha detaylı bilgi alınabilir.
Bugün itibariyle, vermiş olduğumuz bu örnekleri test etmek mümkündür. Köyde sürekli çalışarak hareket halinde olan bir delikanlı, köy altından saat tutarak bu yolu tamamlayabilir. Lakin Bursa, İstanbul, İstanbul, Giresun veya Doğankent'te masa başında oturup, köy altına gelerek saat tutup yaylaya yürüyen kişinin test yolculuğu, değil bir saat belkide bir gününü alacaktır. Öte yandan yaylalarda olduğumuz şu günlerde açık ve uygun hava şartlarında, gür sesli kişiler tercih edilerek Kızılca veya Purbaşı'ndan Şadı Güniisi'ne gönderilecek kişilerle, yüksek sesle haberleşme yapılıp yapılamadığının kanıtlanması mümkündür. 


Okunma Sayısı: 866