"AÅŸk EvliliÄŸi Yapanlar Dikkat"

Aşkın beyinde nöro kimyasalların değişmesiyle ortaya çıkan geçici bir durum olduğunu belirten Psikolog Ebru Özer Özkul, aşkın pik yaptığı noktada evlilik kararı alınmasının doğru olmadığını ifade etti.

255

Özkul, salgılanan hormonlar azalıp kişi karşındakini objektif olarak görebildiğinde, aşk duygusunun, sevgi, sadakat, samimiyet gibi duygulara dönüşebildiğini söyledi. Psikolog Ebru Özer Özkul, aşk denince akla gelen kalp olsa da, aşkın gerçekte beynin nörokimyasının değişmesi ile ortaya çıkan nörobiyolojik bir süreç olduğunu kaydetti. Yapılan bilimsel çalışmaların aşık olunduğunda beyinde meydana gelen değişimleri gösterdiğini belirten Psikolog Ebru Özer Özkul, Bilim günümüzde nörokimyayı ölçer hale geldi. Beyin görüntüleme teknikleri ile aşık olunduğunda hem beyinde fluoresan gibi yanan bölgeler gözlemleniyor, hem de beyin kimyasındaki değişiklikleri, hormonal değişiklikleri ölçebiliyoruz. Yani günümüzde insanların gerçekten aşık olup olmadığı bilimsel yöntemlerle ölçülebiliyor diye konuştu.

Kişi aşık olduğunda beyinde meydana gelen nörokimyasal değişiklikler nedeniyle, dopamin seviyesinin arttığını, yine kortizon ve NFG faktörü denilen hormonların arttığını ifade eden Ebru Özer Özkul, bu hormonal değişiklikler sonucu kişinin aşık olduğu kişiyi odak noktasına aldığını ve ondan başka bir şey düşünemez hale geldiğini söyledi.

Psikolog Ebru Özer Özkul şu bilgileri verdi:

Aşk Beyin Açısından Sürdürülebilir Bir Şey Değil

Kadınlar aşık olduÄŸunda testesteron hormonları yükseliyor. Erkekler de ise düşüyor. Aşık olduÄŸumuzda beynimizdeki subikortal bölgemizde  ödül mekanizmamızı oluÅŸturan bölgenin aktif olduÄŸunu görüyoruz. Dopamin seviyemiz de artıyor. Beyin, içsel veya dışsal bir ödül beklentisine girdiÄŸinde bu maddeyi salgılıyor. Bu da aşık olduÄŸumuz kiÅŸinin peÅŸinden koÅŸma ile ilgili bir motivasyon veriyor. Dopamin yüksekliÄŸinden sürekli onu düşünür, onunla ilgilenir hale geliyoruz. Bazen bu bizi gerçeklikten koparabiliyor. 

Onu görmek özlemek tekrar dopamini beynimize kazandırdığı için dopamin yokluÄŸunu özlemek olarak adlandırıyoruz. Bağımlılık düzlemi çalışıyor. Sürekli o dopamini almak için o insanı görmeye çalışıyoruz.  YokluÄŸunda sıkıntı çekmeye baÅŸlıyoruz. Beyin buna uzun süre katlanamayacağı, uzun süre bu stresle baÅŸa çıkamayacağı için bu geçici bir süreç. Yani aÅŸk nöro biyolojik olarak sürdürülemez bir ÅŸey.

Erkek aşık olduÄŸunda daha sakin, daha anlayışlı daha duygusal ve daha az agresif oluyor. Ancak  6 aydan sonra bu duygusallıktan uzak davranışlarda bulunabiliyor. Çünkü hem kadında hem erkekte  6 aydan sonra bu nörokimya deÄŸiÅŸiyor. Bu deÄŸiÅŸiklikler hormonal ve görüntüsel olarak tespit edilebiliyor. KiÅŸilerin hormonal aktivasyonu azalıyor.

Sonra kişi aşık olduğu kişinin değişmesinden yakınıyor. Sen ilk zamanlar olduğun gibi değilsin diyor. Evlendiği aşkını, kendisini bir dakika pencerede görebilmek için saatlerce yağmur altında bekleyen eşini bakkala yoğurt almaya gönderememekten sitem ediyor.

İlerleyen süreçte aÅŸk baÅŸka bir duyguya dönüşmeye baÅŸlıyor. Negatif bir ÅŸekilde nefrete de dönüşebiliyor, sevgi saygı, sadakat, samimiyet, dürüstlük duygularına evrilerek iliÅŸki devam da edebiliyor. 

Aşkın pik Yaptığı Noktada Evlilik Kararı Almayın

AÅŸkın pik yaptığı noktalarda kendi hayatımızı yaÅŸayamaz pozisyona geliyoruz. Kendimizi odak noktası olmaktan çıkarıyoruz. Kendi emellerimiz, amaçlarımız, isteklerimiz, ihtiyaçlarımızı geri plana atıp aşık olduÄŸumuz kiÅŸiyi odak noktamıza alıyoruz. İşimizi, dersimizi aksatabiliyoruz. O kiÅŸi üzerinden düşünmeye ve hareket etmeye baÅŸlıyoruz. İçinde onun olduÄŸu hayaller planlar kuruyoruz. Bu da bizi geleceÄŸimize odaklanmaktan alıkoyuyor. Hormonların pik yaptığı seviyede otistik bir düşünce meydana geliyor.SaÄŸlıklı düşünemediÄŸimiz ve hormonlarımızın etkisinde olduÄŸumuz bu dönemde evlilik kararı almayı doÄŸru bulmuyorum. Çünkü bu dönemde aşık olduÄŸumuz kiÅŸiyi objektif olarak göremiyoruz. Onu sadece bize karşı davranışlarıyla bize yaÅŸattığı duygularla deÄŸerlendiriyoruz. EÄŸitimini, kültürünü, dünya görüşünü, iÅŸini vs. önemsemiyoruz.  BaÅŸka insanlara nasıl davrandığına bakmıyoruz. Hormonlarımız normale döndüğünde ve onu iyi ve kötü yönleriyle, kusurlarıyla objektif olarak gördüğümüzde eÄŸer hala beÄŸeniyorsak, o hailiyle kabul ediyorsak, aÅŸkı sevgi, sadakat, samimiyet, güven gibi duygulara dönüştürebiliyorsak o zaman bu iliÅŸkiyi sürdürebiliriz. BaÄŸlılığın, tutarlılığın, güvenin inÅŸa edilmesi gerekiyor. O zaman bir evlilik kararı almak doÄŸru olur. Aşık olduÄŸunuz kiÅŸiyle konuÅŸabiliyorsanız, aynı frekanstaysanız evlenebilirsiniz. Bir ömür boyu konuÅŸabileceÄŸiniz insanla evlenmenizi öneriyorum. Aşık olduÄŸunuz kiÅŸiyle konuÅŸamayabilirsiniz ama ortak noktalarınız olan, konuÅŸabildiÄŸiniz, paylaÅŸabildiÄŸiniz bir insanla ömür boyu birlikte olabilirsiniz.

Terk Edilen Kişi Psikolojik Yardım Alabilir

Aşık bir kişinin düşünceleri obsesif bir hastanın takıntılı düşünceleri gibi. Eğer aşkın pik yaşandığı dönemlerde bir ayrılık söz konusu olursa, kişi terk edilirse bu onu psikolojik olarak sarsacaktır. Eğer Obsesif Kompülsif Bozukluk altyapısı da varsa, ayrılık ve aşk acısı psikolojik hastalığa dönüşebiliyor. Özellikle ayrılıktan itibaren ilk birkaç hafta çok yoğun duygular yaşıyor. Obsesif hastalar seratonin düşüklüğü yaşıyorlar. Aşık olup terk edilen kişide de aynı durum yaşanıyor, yani seratonin düzeyi düşüyor. Ayrıca kişi aşkından ayrıldığında dopamin seviyesi aşırı düşüyor. Bu da kişide bir yas durumu yaratıyor. Mutsuzluk, keyifsizlik, hayattan keyif alamama, kendi içine kapanma, işlevselliğini kaybetme, okula işe gidemez pozisyonda olma durumu ortaya çıkıyor Bu durumda kişilerin psikolojik yardım alması gerekiyor.



Giriş: 10 Nisan 2023 | Güncelleme: 10 Nisan 2023 | Okunma: 255


Kaynak: Karadeniz Sağlık Ajansı




Bu karekodu kullanarak haberi telefonunuzda görebilir ve paylaşabilirsiniz.