"Aşırı Korkuya karşı 9 Öneri"

Göğsüme öküz oturdu… Nefes alamıyorum… Sürekli aynı endişeyi yaşıyorum, Aklımdan çıkaramıyorum gibi cümlelerle tarif edilen şikayetler, yüzyılın salgın hastalığı Covid-19 pandemisinin yol açtığı kaygı ve korku nedeniyle adeta patladı.

324

Buna bir de ciÄŸerlerimizi yakan orman yangınları ve sel felaketlerinin eklenmesi pek çok kiÅŸide travmaya yol açtı. Acıbadem Bodrum Tıp Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Emel Sönmez Pandemiye bir de doÄŸal afetlerin eklenmesi kaygı ve korkularımızın artmasına ve yoÄŸunlaÅŸmasına yol açtı. Son zamanlarda gelen hastalarımızda kaygı bozuklukları ve korkunun psikolojik etkilerini fazlasıyla görüyoruz. Korku, kaygının bir üst aÅŸamasıdır; dozunda olan korku nasıl ki bizi tehlikelere karşı korursa, kontrol edilemeyen aşırı korku da hem bizi hem çevremizi olumsuz etkileyerek günlük hayatımızı çıkmaza sokabilir diyor. 

Kaygı duymak normal bir tepkidir

Yangın, sel ve benzeri toplumsal felaketlere doÄŸrudan maruz kalmasak da, iletiÅŸim kanallarından olayla ilgili bilgi almanın, yaÅŸananlar için üzülmenin doÄŸal ve olması gereken bir insani tepki olduÄŸu belirten Dr. Emel Sönmez Hepimiz, baÅŸka insanların ve canlıların başına gelen felaketlerden etkileniriz. Empati kurarız ve doÄŸal olarak üzülürüz. Bu insan olmanın temel duygularından biridir. Bu duygular sayesinde, hepimiz acıların hafifletilmesi için elimizden gelen ne varsa, destek olma ihtiyacı duyar ve harekete geçeriz. Ayrıca kendimiz ve çevremizdekiler için kaygılanırız. Kaygılanmak da saÄŸlıklı bir tepkidir. Bu sayede, olası riskler için tedbir almaya da çalışırız. Ancak kaygı ilerler ve korkuya dönüşürse, saÄŸlıklı düşünme gücümüzü yitirmeye baÅŸlarız dedi. 

Peki, bu süreçte aşırı kaygı ve korkularımıza esir düşmemek, rutin günlük yaÅŸantımızı devam ettirebilmek için nasıl bir yaklaşıma sahip olmalı, neler yapmalıyız. Psikiyatri Uzmanı Dr. Emel Sönmez, kaygılarımız ve korkularımızla baÅŸ edebilmenin 9 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

Korkunuzun kaynağını fark edin

Psikiyatri Uzmanı Dr. Emel Sönmez Kaygı ve korkularınızın ne zaman, hangi olaydan sonra baÅŸladığının farkında olursanız daha kolay yoluna koyarsınız diyerek şöyle konuÅŸuyor: Bu korkuya ben ilk olarak ne zaman, hangi olay üzerine kapıldım. Korkum giderek artıyor mu. Hangi faktörlerden etkileniyor. Bu soruları yanıtlamak sorunu çözmede büyük önem taşıyor. Nasıl ki alerjisi olan bir kiÅŸi, kendisinde hangi etkenlerin alerjisini tetiklediÄŸinin, hangi etkenlerle alerjisinin azaldığının farkında olursa ona göre davranır ve fayda saÄŸlar, korkular da böyledir. Dozunda olan, kontrollü korkularımız bizi tehlikelerden korur, ancak aşırı korkuya teslim olursak o zaman tehlike çanları çalıyor demektir diyor. 

Her gün 50 dakika yürüyün

Yapılan bilimsel çalışmalar, her gün 50 dakika yürüyüş, yüzme veya dans etmenin kaslarımızı çalıştırarak beynimizin mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin salgıladığını ortaya koyuyor. Böylece korku ve kaygılarımızın da üstesinden daha kolay gelebiliyoruz. Ancak 10 dakika yürüdüm, yeterli diye düşünmek doÄŸru deÄŸil, çünkü beyin ancak 50 dakika hareketin sonrasında endorfin salgılıyor. Bu nedenle özellikle düzenli ve tempolu yürüyüşü her gün rutin alışkanlıklarımız arasında koymak, fiziksel saÄŸlığımız kadar ruhsal saÄŸlığımız için de çok büyük önem taşıyor.   

Sorunu kabul edin ancak gerekli önlemleri alın

Sorunu kabul etmek ve üstesinden gelmek için gerekli önlemleri almak gerekiyor. İçe kapanmak, duygulara ve çevreye duvar örmek, günlük sosyal yaÅŸantıdan elini ayağını çekmek hastalıklı bir düşüncenin baÅŸ gösterdiÄŸine iÅŸaret ettiÄŸinden, onun yerine, evet bu sorun var ama ben önlemlerimi alarak üstesinden gelebiliyorum deyin. ÖrneÄŸin, Covid-19'a karşı aşınızı olmanız, hijyene, sosyal mesafeye ve maske kullanımına dikkat etmeniz, başınıza gelen sorunun çevrenizin de desteÄŸiyle üstesinden gelebileceÄŸinize inanmanız, bu korkuya karşı mücadele etmenizde çok önemli bir kazanım saÄŸlıyor. 

Uyku kalitesinin gücüne inanın

Şüphesiz birbiri ardına gelen sorunlar uykuların kaçmasına yol açıyor. Hatta günlerce ve gecelerce kiÅŸinin gözüne uyku girmeyebiliyor. Ancak yaÅŸadığınız tüm sorunlara raÄŸmen, düzenli uyumaya dikkat edin. Uykusuz kalmamak, aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkmak, yeterli ve kaliteli uyumak kaygı ve korkularla baÅŸ etmede ilaç tedavisinden çok daha büyük rol oynuyor. Bu nedenle ‘uyumak ne mümkün, kaç gündür gözüme uyku girmedi’ demek yerine hem fiziksel hem psikolojik saÄŸlığınızın güçlenmesi için uyku kalitesinin gücüne inanın. 

Gönüllü destek verin 

Duygu ve düşüncelerinizi dostlarınızla, ailenizle paylaşın, içinize atmayın. Sorunların paylaşıldıkça üstesinden daha kolay gelinebileceÄŸini unutmayın. PaylaÅŸmanın, gönüllü destek vermenin vereceÄŸi manevi duygular, insanları olumlu etkiler. ÖrneÄŸin yangın ve sel gibi felaketlerinin yaÅŸandığı afet bölgelerinde o bölgede yaÅŸayanların acısını hafifletecek olan desteÄŸi vermeye çalışın. Böylece çevrenize fayda saÄŸlayarak gücünüzün yettiÄŸi kadar acıları paylaÅŸmanın ve hafifletmeye çalışmanın olumlu etkilerini kendinizde de hissedebilirsiniz.  

Alkol, sigara ve aşırı çay-kahveden uzak durun

Stres, kaygı ve korkular özellikle sigara ve alkolün yanı sıra çay ve kahve tüketiminin de aşırıya kaçmasına yol açabiliyor. Oysa dengemizi bozmamak, saÄŸlıklı beslenmek ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmak böyle zamanlarda çok daha önem taşıyor. Alkol ve sigaradan kaçının, çay ve kahveyi aşırıya kaçmadan tüketmeye özen gösterin. 

İçinize atmayın

YaÅŸanılan olaylar neticesinde bu kaygılarınızın ve korkularınızın aşırıya kaçmadıkça normal olduÄŸunu bilin ve duygularınızı bastırmaya kalkmayın. Sihirli bir dokunuÅŸla, bir anda bu sorunların ortadan kalkmayacağını, o nedenle acınızı, üzüntünüzü, öfkenizi, korku ve kaygınızı belirli ölçülerde yaÅŸamanızın doÄŸal olduÄŸunu unutmayın. Lev Tolstoy'un Acı hissetmek canlı olduÄŸumuzun kanıtıdır, ama baÅŸkasının acısını hissetmek insan olduÄŸumuzun kanıtıdır sözünde olduÄŸu gibi acıları ve üzüntüleri paylaÅŸmak, elinizden geleni yapmak ama aşırı tepkilere karşı otokontrolü, savunma mekanizmalarınızı devreye koyabilmek gerekiyor. 

DoÄŸru kaynaklardan bilgi edinin

Özellikle sosyal medyada ve whatsapp gruplarında kiÅŸileri aşırı paniÄŸe sevk eden, doÄŸru olmayan bilgiler yayılabiliyor. Sizi kaygı ve korkuya sokan olaylar konusunda doÄŸru kaynaklardan bilgileri takip edin. Korku saÄŸanağına teslim olmayın ve bilgileri süzgeçten geçirdikten sonra ona göre yol alın. 

Gerekirse uzman desteği almaktan kaçınmayın

Nasıl ki bazı fiziksel hastalıklarda bütüncül tedavi çok önem taşıyorsa; psikolojik hastalıklarda özellikle kaygı ve korku ile baÅŸa çıkmada da büyük fayda saÄŸlıyor. Åžiddetli kaygı bozukluklarında, tüm çabalarınıza raÄŸmen kaygı ve korkularınızın hayatınızı esir almasının önüne geçemediÄŸinizde mutlaka uzmana danışın ve destek alın. Bazı durumlarda ilaç kullanmadan psikoterapi ile fayda saÄŸlanırken, bazen ilaç kullanmak gerektiÄŸinde bunu reddetmeyin. Ancak kesinlikle geliÅŸigüzel, kulaktan dolma bilgilerle, arkadaÅŸ tavsiyesiyle psikiyatri ilacı kullanmayın. Mutlaka hekimin önerdiÄŸi tedaviyi uygulayın. 

Kaygı ve korku ne zaman tehlikeli

Psikiyatri Uzmanı Dr. Emel Sönmez, kaygılar ve korkularla başa çıkılamadığında uyku bozuklukları, iç huzursuzluk, yerinde duramama, sürekli hareket etme, daralma, iç yangısı, nefes alamama, ciltte döküntü veya tansiyon yükselmesi gibi bir çok rahatsızlık yaşanabildiğini belirterek, son zamanlarda bu şikayetlerde büyük artış olduğunu söylüyor. Kaygının bir aşama üstünün korku olduğunu ve başa çıkılamayan korkunun, kişinin günlük yaşantısını kilitleyebildiğini vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Emel Sönmez, kaygı ve korkunun ne zaman tehlikeli olduğu sorusuna şu yanıtı veriyor: Başa çıkılamayan uzun süreli korkular kişide diş gıcırdatma, diş sıkma sonucu diş kaybından, kalp hastalıkları ve mide-bağırsak sistemi hastalıklarına dek birçok soruna yol açabiliyor. Kaygı, belirsizlikler karşısında hissedilir, sezgiseldir. Kişinin karşısında herhangi bir olgu, kişi yoktur, düşünseldir. Korkuda ise somut olaylar ve kişiler vardır. Korku, kişiyi tehlikelerden korur ve önlem almasını, savunma mekanizmalarını çalıştırmasını sağlar. Ancak dozunda olması önemlidir, aksi taktirde savunma mekanizmalarını geçersiz kılan, kişiyi kilitleyen korku mutlaka üstesinden gelinmesi gereken bir hastalıktır ve tedavi görmesini gerektirir.



Giriş: 27 Ağustos 2021 | Güncelleme: 27 Ağustos 2021 | Okunma: 324


Kaynak: Acıbadem Basın Bülteni




Bu karekodu kullanarak haberi telefonunuzda görebilir ve paylaşabilirsiniz.